Etiketler

29 Aralık 2016 Perşembe

KALEDEN KURTULMAK İÇİN PRENSE İHTİYACIN YOK!



‘’Her kadın hayatına girip onu kurtaracak bir beyaz atlı prens bekler’’ Bekler. Bekler çünkü yıllardır ona anlatılan masallar böyledir. Eğer cadı annesi tarafından bir kuleye kapatılmışsa onun için gelecek bir prensi beklemek zorundadır. Ardından o yakışıklı prense aşık olup, çocuk doğurup sonsuza dek mutlu olmalıdır. Çünkü bu zamana kadar masallar bize bunu aktardı. Aynı şekilde eğer yine kötü üvey annemiz bizi elmayla zehirlemeye kalkarsa beyaz atlı prensimiz hemen yetişerek bizi öper ve ta-tam iyileştik. Ve yine aynı son evlen-çocuk doğur-mutlu son. Yani mutlu sona ulaşabilmek için her şeyden önce bizi zor durumdan kurtaracak olan bir beyaz atlı prensi bulmak zorundayız.


Nereden aklıma geldi de yazdım ben tüm bunları. Her zamanki gibi televizyonda reklamları bile izlerken çocukların tüketmesi için üretilmiş bir ürünün reklamı kafamda bir şeyleri oynattı. Ürün buzdolabının en üst katındaydı, bir kız çocuğu ve bir erkek çocuğu heyecanla ürüne bakıyorlardı. Erkek çocuk kaslarını göstererek ‘’ben sana getireceğim’’ tarzı bir şeyler söyledi. Ardından prenses elbisesi giyip taç takmış kız çocuğu minnet dolu gözlerle erkek çocuğuna baktı. Tabi ki küçük bir çocuk bu reklamı izlerken böyle bir eleştri getiremez. İzlediğini olduğu gibi alır ve kabul eder. Tüm bu kodlamalar da davranışlarını ve ileride nasıl bir birey olacağını etkiler. Ancak yıllardır, yüzyıllardır bizlere gösterilen durum bu. Mağdur kadın kurtarıcı erkek. Bu sadece masallara özgü değil tabi ki.




Biliyorum biliyorum kimse Türk dizisi izlemiyor, herkes belgesel filan. Ancak çok kısa bir an bile bakarsanız yukarıda bahsettiğim durumun dizilerde de geçerli olduğunu görürsünüz. Bir şekilde kaderin darbesini yemiş kadın ve onu o çukurdan kurtaran, her zor anında süpermen gibi yetişen, herkesle dövüşebilen insanüstü kahraman bir erkek… Belki de bu yüzden evde baba şiddetinden kaçan kadınlar yağmurdan kaçarken doluya tutuluyorlar. Güvenebilecekleri bir liman oluşturmak yerine var olan sığınacak bir liman arıyorlar. Çünkü doğduklarından itibaren onlara ‘’mutlaka biri tarafından korunmalısın’’ düşüncesi empoze ediliyor. Durum burada kadınların sürekli mağdur olarak temsil edilmesiyle kalmıyor, erkeklerin de omuzlarına kaldırabileceklerinden daha fazla yük bindiriliyor. ‘’Bir erkek kadını için dövüşebilmeli.’’ Ve ardından şiddetini yönetemeyen delikanlı olmayı kavga etmekle özdeşleştiren erkekler ortaya çıkıyor.


İşte bu yüzden kaleden kurtulmak için prensi bekleme, kendi masalının kahramanı ol!

25 Aralık 2016 Pazar


Bonjour!


Eğer üzülürsem, dertlenirsem bir şekilde içimdekileri atamayacak hale gelirsem yazarım. Ancak gündemle olarak içli dışlı, senli benliyim ki genelde kişisel sebeplerden değil dünyanın dertlerinden dertlenirim. Ve bu sebepten hala facebook'u sıkı kullanan o nesillerdenim ki sürekli bir şeyler yazarım, eleştiririm, sinirlenirim fiilan. Hatta çevremde birkaç insan ''Meltem ne zaman gündemi takip edemesem senin sayfana girip neler kaçırmışım diye bakıyorum'' diyorlar. Bende dedim o zaman facebook'u bu kadar meşgul etmeyeyim blog açayım, yazayım donatayım, eleştireyim ve daha birçok şeyler.